Bendeniz Selahaddin Şahin, yaşları 23 ve 21 olan iki çocuk babasıyım. Koruyucu aile olma serüvenimiz, yaşadığımız siteye gönüllüsü olduğumuz derneğin sevgi evleri açmasıyla başladı. İlk başlarda eşim, Sevgi evlerindeki çocuklarla gönüllü olarak ilgilenmekteydi. Eşimin ilgilendiği çocuklardan birisine bağlanması bizlere yepyeni bir ufuk açtı. Derneğimizin yardımıyla resmî olarak bu çocuğa gönüllü aile olduk. Başlarda çocuğumuzu hafta sonları evimize alıp aile ortamını tanımasını sağlamak ve topluma kazandırılmasına destek olmak niyetindeydik. Kendi çocuklarımızla geçirmeye çalıştığım zamana yeni bir minik yürek dâhil oldu. Çok kısa bir süre zarfında gönüllü aile olmanın çocuğumuza ve bize yeterli gelmediği kanaatine vardık. Hem çocuğun kısa sürede yol alması hem de kısacık hayatında geçirdiği travmaları unutmasına yardımcı olmak için harekete geçtik. Bir yıl içinde gönüllüsü olduğumuz çocuğa koruyucu aile olduk. İşin içine girdikçe Çocuk Hizmetlerindeki bütün çocuklara neler yapılabilir derdi kapladı içimizi. Bu sebeple bir vakfın ve iki derneği faaliyetlerine gönüllü olarak katılıp neler yapılabileceği konusunda yardımcı olmaya çalıştık. Onların tanıtım, medya ve organizasyon işlerine yardımcı olduk. Bir çocuğun sevgisi bizlere yepyeni hizmet alanları açtı. Çevremdeki bazı dostlarımızdan koruyucu aile olduktan sonra “Dertsiz başına dert aldın. Tam rahat edeceğin zamanda bu işe girdin.” gibi cümleler duyduk. Tabii ki takdir cümlelerini de bolca işittik. Ama ne takdir cümlelerine ne de eleştirilere kulak astık. Bizleri yetiştiren büyüklerimizden aldığımız terbiye ile “kişinin derdinin kaliteli olması lazım” düsturu rehberimiz oldu. Çocuğumuzu evimize alırken hiç hesap kitap yapmadık. İleriyi çok da düşünmedik. Çocuğumuzla tanıştıktan sonra ona kendi evladımızdan daha fazla ihtimam göstermeye başladık.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) ‘in buyurduğu bazı Hadis-i Şerifler bizlere müjde oldu.

“Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, cennette şöyle yan yana bulunacağız.” Hadisin ravisi Malik İbni Enes, -Peygamber Aleyhisselam’ın yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd 42.)

“Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır”. (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, V, 250.)

Devletimiz bünyesindeki korumaya muhtaç çocukların maddi tüm ihtiyaçları en iyi şekilde karşılanmaktaydı. Verilemeyen tek şeyin aile sevgisi olduğunu bizzat yaşayarak tecrübe ettik. Çocuğumuzun şimdi abisi, ablası, dedesi, amcası, halası vs. tüm akrabaları var. Hepsinden sevgi ve muhabbet görüyor. Aile bakanlığımızın himayesinde sosyal yetim diye nitelendirilen binlerce çocuğumuz var. Bu çocuklarımızın bir an önce bir aileye kavuşması için elimizden geldiğince gayret göstermeye, sistemi tüm çevremize anlatmaya çalışıyoruz. Biz çocuğumuzu 3 yaşında tanıdık. Şimdi 7 yaşında ve ilkokul birinci sınıfa devam ediyor. Allah’tan tek muradımız, çocuğumuzu hakkıyla yetiştirmek ve onun bütün mürüvvetlerini görebilmek.

Belki siz kıymetli okuyucular “Koruyucu aile olmanın sıkıntılı yanları yok mu?” gibi bir soru sorabilir. Var elbette. Bu çocuklarımızın tamamına yakını sorunlu. Çocuğun yetiştirilmesinde kendi evladınızda görmediğiniz problemlerle boğuşuyorsunuz. Psikiyatr ve pedagoglardan destek alarak bir sürece girmeniz gerekebilir. Niyetiniz iyi olduğunda bu sorunları kafanıza çok takmıyorsunuz. Yine bir büyüğümüzün sözü getirildi aklımıza “Oğlum Allah’ın müsaade ettiği yere kadar hizmet edebilirsiniz. Elinizden geleni yapın. Gerisi O’na kalmış.” Bu sözle yazımıza son vermiş olalım. Derdi kaliteli olan arkadaşlarla hayırda buluşalım İnşallah.